17 Mart 2010 Çarşamba

Rücu

Öğlenden önce dersten çıktım, yurduma geldim. Bir saat aradan sonra lüzumsuz derslerimden biri olan resim dersine gitmeye niyetlenmiştim. Vakti gelince spor ayakkabılarımı alıp aşağıya indim. Onları giymeye çalışırken 15 adım ötedeki müdür odasının bulanık camlı ahşap duvarından perdesi sıyrılmış sokak penceresinin göründüğünü ve çok yağmur yağdığını gördüm. Ah! benim spor ayakkabılarım da delikliydi. Aldıktan sonra farketmiştim. Kaldı öyle. Bu ayakkabılar bu yağmurda giyilmezdi. Bir kat merdiven çıkıp spor ayakkabılarını bırakıp botları aldım. Tekrar aşağıda botlarımı giyerken dışarıdan gelen bir arkadaş çok yağmur yadığını söyledi. Hadi ya dedim içimden. Görünenden daha mı çoktu ki? Kafamı çıkarıp kapıdan bir bakayım dedim. Derse gitmekten vazgeçtim. Zaten zorunluluktan almıştım o dersi ve haftanın herhangi bir günü gidebiliyordum. Islanmaya değmezdi. İçeri girdim. Alternatif olarak yapabileceğim bir kaç iş de dışarı çıkmayı gerektiriyordu. Bir buçuk saat buradaydım. Zaman oluyor ki on dakikalık vakit arıyordum. Bu vakti nasıl değerlendirsem diye düşünürken uzun zamandır ödevlerden dolayı yazmadığım bu bloga aklıma yeni gelen fikirleri yazayım dedim ve oturdum bilgisayar başına.

Hiç yorum yok: