3 Kasım 2022 Perşembe

Banka Promosyonu Faiz Midir?

Bu yazıda, başlıktaki sorunun cevabını vermeyeceğimi baştan söyleyeyim. İnsanlar konu hakkında fikir sahibi olsun ve cevabını bildikleri bir konuda fetva almak için bir hocaya gitmeden önce kalbine bir danışsın diye bu yazıyı yazmaya başladım. Bu yazı faizin tanımıyla başlayıp sonra banka promosyonunun özelliklerine doğru ilerleyecektir.

Borç verilen bir para veya mal belli bir süre sonunda belirli bir fazlalıkla alındığında o fazlalığın adı faiz olmaktadır. Mesela bir bankanın mevduat hesabına para yatırılarak o bankaya borç verildiğinde, vade sonunda anaparanın üzerinde alınacak fazlalık faizdir. Faiz, borca muhtaç birinin bu zayıflığından faydalanarak emeksiz ve hemen hemen risksiz para kazanmayı sağlar. Faizli borç verenler kendilerini haklı çıkarmak için bunu bir yatırım olarak görür. Yatırım, gelecekte daha fazla fayda elde etmek için bugünkü faydadan vazgeçmektir. Mesela gelecekteki ürün satışından sağlanacak daha fazla gelir için bugün ticaret veya sermaye harcaması yapmak bir yatırımdır. Bazı iktisatçılar bunu reel yatırım olarak isimlendirip faizli borcu finansal yatırım olarak isimlendirir. Allah, borcu ticarete benzetip faizini istemekten sakındırarak faiz teorisinin yerine İslam'ın ilkelerini koymaktadır:

Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar. Bunun sebebi onların, “Alım satım da ancak faiz gibidir” demeleridir. Hâlbuki Allah alım satımı helâl, faizi ise haram kılmıştır. (Bakara Suresi, 275)

Borç bir yardımlaşmadır ve faydası ahirettedir. Müslüman bir toplumda borçveren verdiği bir borçtan dünyevi bir fayda aramamalı ve borçalan da borçvereni dünyevi zarara uğratmamalıdır. Günümüzde kimsenin kimseye borç vermemesinin alternatifi borca faiz eklemek değil, karşılıklı güvenin sağlandığı müslüman bir toplum inşa etmektir. Faizin günümüzde zaruri olduğunu düşünen birinin önce kendine bakması gerekir. Borçverenin ihtiyacını düşünmeden borcu bedava para olarak görüyor mu? Herkesin böyle düşündüğü bir toplumda kimse kimseye borç vermeyecektir ve herkes bir ihtiyacı bahane edip borç arayacaktır. Yakın bir zamanda bir kuruşunu bırakmayıp fazlasını isteyen bir adamın "ehl-i tarik özverili olmalıdır" demesine şahit oldum. Bazen söylediğimiz söze göre kendimizi tartamıyoruz. Borç alırken/verirken dünya için değil ahiret için yarıştığımız zaman kendimizi ihtiyaç sahiplerine faizsiz borç verirken bulacağız.

Faizin tanımı basit olsa da günümüzdeki her bir işlemin ne derece faizli olduğuna karar vermek zor olmaktadır. Bunun nedeni, bankaların müşteri çekebilmek için finansal işlemlerini çeşitlendirmede oldukça mahir olmasıdır. Bankaya borç para verilmesi farklı şekillerde olabilir. Bunlardan bazıları aşağıdaki gibidir.

İlk olarak banka, borç verene faizi dönem sonunda ödemek yerine dönem başında ödemeyi tercih edebilir. Mesela bugün yatırılan 100 TL anapara için, bugün 10 TL faiz ve vade sonunda 100 TL anapara ödeyebilir. Bu durumda bankaya gerçekte 90 TL borç verilip vade sonunda 100 TL geri alınmış ve %11 faiz oranı uygulanmış olmaktadır.

İkinci olarak, bankanın uyguladığı faiz oranı belirsiz olabilir. Mesela bugün yatırılan 100 TL anapara için vade sonunda 100 TL anaparaya ilave olarak gelecekteki duruma göre 5 TL ile 20 TL arasında değişen bir faiz ödemeyi taahhüt edebilir. Banka vade sonunda bu aralıktaki bir fazlalığı ödediğinde sabit bir anaparaya %5–%20 aralığında değişken bir faiz oranı uygulamış olmaktadır.

Üçüncü olarak, bankanın bir aralıktaki anaparaya ödeyeceği faiz tutarı sabit olabilir. Mesela banka bugün 25 TL ile 100 TL arasında para yatıran herkese vade sonunda anaparaya ilave olarak 5 TL faiz ödemeyi taahhüt edebilir. Banka anapara ve faizlerini ödediğinde, yatırımcının anaparasına göre %5–%20 aralığında bir faiz oranı uygulamış olmaktadır. Mükemmel piyasalarda her bir yatırımcının bankaya asgari 25 TL'yi yatırıp kalan parasını başka bir yerde değerlendirmesi beklenebilir fakat gerçekte paranın bu şekilde bölünmesinde engeller vardır. Mesela insanlar maaş ve satış bedeli gibi alacaklarını banka aracılığıyla tahsil ettiklerinde veya gelecekteki ödemeleri için bankaya para yatırdıklarında mevduat hesaplarındaki tutar tam olarak 25 TL olmayabilir.

Dördüncü olarak, bankanın belirsiz bir anaparaya ödeyeceği faiz tutarı sabit olabilir. Mesela banka yarın 100 TL para yatırmaya söz veren herkese vade sonunda anaparasına ilave olarak 5 TL faiz ödemeyi taahhüt edebilir. Yatırımcılar söz verdikleri tutarı yatırmasalar bile banka tahhüt ettiği 5 TL'yi ödemeye niyetlidir. Gerçekleşen faiz oranı ise bankaya yatırılan tutara göre değişmektedir. Mesela faiz oranı 100 TL anapara için %5 olmakta, 25 TL anapara için faiz oranı %20 olmakta ve 0 TL anapara için sonsuz olmaktadır. Mükemmel piyasalarda her bir yatırımcının bugün söz verip kampanyaya katılarak yarın hiç para yatırmaması beklenebilir. Ancak insanlar genellikle bankanın sağladığı ödeme kolaylıklarından faydalanmak için banka aracılığıyla tahsil ettikleri maaşlarını hemen çekmeyip bankanın bunu borç olarak kullanmasına izin vermektedir. Maaşı bir bankaya yatan iki kişiden birisi maaşını yattığı ilk günden başka bankaya aktarsa da diğeri iki aylık maaşını bankada tutabilir. Bu nedenle mevduat hesaplarındaki ortalama tutar sıfırdan büyük olmaktadır.

Beşinci olarak banka, bir kurumun maaşları yatırmak için kullanacağı banka olarak kendisini seçmeleri için o kurumun personeline peşin sabit bir promosyon önerebilir. Mesela banka, maaşların yatırılması için belli bir süre için kendini tercih eden ve bir sözleşme imzalayan kurumun personeline sözleşmedeki ay sayısı kadar peşin 10 TL ödemeyi taahhüt edebilir. Her bir personelin maaşından para biriktirme davranışı ve biriktirdiği parasını bankada tutma tercihi birbirinden farklıdır fakat toplamda veya ortalamada bu farklılıklar önemsizdir. Ortalama bir personelin ortalama bir günde maaşının yattığı mevduat hesabında 1.000 TL para tutacağını ve bankanın bunu borç olarak kullanmasına izin verdiğini varsayalım. Banka bu tutarı tecrübelerine dayanarak doğru bir şekilde tahmin edebilmektedir. Bu nedenle banka için maaş sözleşmesi, kişi başına ortalama 1.000 TL'nin sözleşme sonuna kadar bankaya borç verileceği anlamına gelmektedir. Banka bu borç için rakip bankalar ile yarışmaktadır ve borcun fiyatı olarak kurum personeline promosyon önermektedir. Bu promosyon bir hediye değildir çünkü maaş sözleşmesi imzalanmadığı takdirde banka borcu alamayacağı için promosyonu ödemeyecektir.

Banka ile maaş sözleşmesi imzalayan kurumun personelini tek bir temsili yatırımcı, cemiyet veya şirket olarak düşündüğümüzde bankanın toplam anaparaya ödediği toplam faiz ile o tek temsili yatırımcıya uygulanan ortalama faiz oranı hesaplanabilir. Bankanın bu ortalama faiz oranı hakkında bir beklentisi vardır ve piyasa faiz oranını aşmayan bir oranla borç almayı umduğu için promosyon kampanyası yapmaktadır. Mevduat hesaplarındaki ortalama 1.000 TL anapara için banka aylık 10 TL faiz ödediğinde aylık faiz oranı ortalama %1 olmaktadır. Bu faizler dönem başında peşin ödendiğinde gerçek faiz oranı %1'den biraz daha yüksektir. Banka ile sözleşme yapan kurumda maaşını yatar yatmaz çeken veya başka bankaya aktaran personel bulunabilir. Bu personelin alacağı promosyon, ferdi olarak bankaya vereceği bir borcun karşılığı değildir fakat cemiyetinin bankaya ortalama %1 faizle vereceği borcun faizinin kendisine düşen karşılığı olabilir.

Yukarıda promosyonun faiz olmasını ortaya çıkarabilen iki durum ortaya kondu. Birincisi, promosyonun karşılıksız bir hediye olmayıp potansiyel bir borç karşılığı olmasıdır. İkincisi de, promosyon için birlikte hareket eden personelin, bankaya sağlanacak borç karşılığında faiz alıp bütün üyelerine eşitçe paylaştıran bir şirket gibi davranmasıdır. Güncel uygulamanın ne derece bu durumları içerdiğini görmek için bir kurumda yetkili olan sendikanın üyelerine gönderdiği iki mesaj aşağıda sunulmuştur:

Değerli üyemiz ... bankası ile kurumumuz arasında devam eden promosyon ihalesinin revize edilmesini istemiştik. Bütün çabalarımıza ve sözlü yazılı-yüzyüze görüşmelerimize rağmen olumlu bir güncelleme yapılmamıştır. Bu nedenle bankayı boykot etmek için hesaplarımızı, kredi kartlarımızı, otomatik ödeme talimatlarımızı tüm yatırımlarımızı kapatıp başka bankaya aktarmak için pazartesi günü yönetim kurulumuzla bankaya gideceğiz. Bu süreçte tüm üyelerimizi ve personelimizi boykota davet ediyoruz.

Değerli üyemiz çabalarımız sonuç verdi. 15 ay için bu ay sonuna kadar hesaplara yatmak üzere 13500 ye ... bankasıyla anlaşma sağlandı. Bilginize. İyi ki ... sendikamız var.

Mesajlarda, hesaplardaki paranın ancak ek promosyon karşılığında aynı bankada tutulmaya devam edeceği, aksi halde başka bankaya aktarılacağı ima ediliyor. Ayrıca sendika üyelerinin ortak hareket ederek boykot etmesi tavsiye edilip elde edilen başarının mutluluğu üyelerle paylaşılıyor. Banka mevduat hesabında para tutulması demek o bankaya borç verilmesi demektir. Bu nedenle bir personel, aldığı promosyonun bankaya vereceği bir borç karşılığı olmaması için maaşlarını yattığı anda başka bir yere aktarmayı tercih edebilir. Fakat çoğu personel parasını bankada tutmaya devam etmektedir. Bunun delili, bankanın promosyon önermesi ve sendikanın bunu yeterli bulmayıp boykota davet etmesidir. Parasını bankada tutmayan personel promosyon miktarının artması için yapılan çabaya destek olduğunda, parasını bankada tutan personelin borç karşılığı olarak alacağı para için de mücadele etmiş olmaktadır. Parasını bankada tutmayan personel sendikanın çağrısına ancak kalben katılabilir çünkü zaten o bankada çekecek parası yoktur. Sendikanın promosyon miktarını yükseltmek için çabasına ve başarısına sevindiği derece o cemiyetin şahs-ı manevisine ve faiz gelirine ortak olabilir. Müslüman birinin yapması gereken şey, verilecek borç karşılığında bir fazlalık alınmaması gerektiğini savunmaktır.

Promosyonu bankaya mı bırakalım gibi bir itiraz gelebilir. İlk olarak şunu hatırlatmakta fayda var: Bir borç bankaya da verilse fakire de verilse o borç için alınan fazlalık faizdir. İkinci olarak, faizli bir bankanın verdiği hediye hiçbir borcun karşılığı olmasa bile, o hediye faizle kazanılan bir paradan verilmektedir ve potansiyel müşterinin o bankaya karşı olumlu tutum geliştirmesi için verilmektedir. Üçüncü olarak, bankaların amacı faiz gelirini maksimize etmektir. Daha fazla faiz geliri için daha fazla mevduat aramaktadır. Daha fazla mevduat için faiz, hediye ve kampanyalar sunmaktadır. Allah günahların cazibesinden bizi korusun.

13 Nisan 2022 Çarşamba

Altın Hesabı Caiz Mi?

Zekatımı vererek faizden kaçarak nasıl birikim yapıp da ev sahibi olacağım diye dertlenirken bazen altın hesabı caiz mi diye önceki araştırmalarımı unutup yeniden araştırmaya başlarım. Notlarımı ve çalışmalarımı kendimde tutmak yerine paylaşmaya karar verdim, ta ki başkaları da bunu araştırıp vakit harcamak yerine başka bir şeyi araştırsın.


Soru:

En özet şekliyle altın hesabı caiz midir?

Cevap:

Biz genel olarak diyoruz ki, altın hesabı sıkıntılı bir hesaptır. (Fatih Kalender, video)

 


Soru:

Bankadan altın hesabı açmak ve alım satım yapmak caiz midir?

Özet Cevap:

Altın alış/verişi sarf akdine girer. Sarf akdinde kabızlaşmak (fiziksel alışveriş) şartı vardır. Ancak bankalarda (internet üzerinde yapılanlar dahil) altın alımı semboliktir, fiziksel değildir ve bu da caiz değildir. Dolayısı ile alınan kâr payı da caiz değildir. (Fatih Kalender, video)

Detaylı Cevap:

Altın alım-satımı İslam fıkhında normal alışveriş gibi değerlendirilmeyip sarf akdi olarak değerlendiriliyor ve sarf akdinde ise diğer alış verişlerden farklı olarak fiziksel teslim alma (kabızlaşma) şartı vardır. Taraflar, alışveriş yapan bayi ve müşteri, bedensel olarak birbirlerinden ayrılmadan önce aralarında alacak-verecek kalmamalıdır. Dolayısıyla kişi bir bankaya gidip de parasını verip ve fiziksel olarak altınını alıp oradan çıkabiliyor ise bir kuyumcudan altın almasından bir farkı olmayacaktır. Normalde bir malı almış ve şartlarına riayet edilmiştir. Ama parayı yatırıp da “– Bu para şu kadar altın yapıyor. – İyi tamam, bu altın benim hesabımda kalsın” şeklinde tamamıyla fiziksel olarak altın olmadan bunu yapıyor ise veya bunu internet üzerinden yapıyorsa, ki sanal olarak da bu yapılıyor, o zaman bu teslim edilme ve alma, yani kabızlaşma işlemi tahakkuk etmediğinden dolayı ribe’n-nesa diye tabir ettiğimiz vade faizi tahakkuk eder ve bundan dolayı bu haram olur, caiz olmaz, günah işlemiş olur. (Fatih Kalender, video)

 


Soru:

Altın hesabı hakkındaki görüş farklılığı nereden kaynaklanıyor?

Cevaz Veren Cevap:

Kabz ikiye ayrılır. Bir kabz-ı hissi var, bir de kabz-ı hükmi var. (İhsan Şenocak, video

Cevaz Vermeyen Cevap:

Hanefi mezhebine göre para cinslerinin birbirinden alım satımı sarf babıdır ve sarf babında da paraların fiziksel olarak o mecliste kabzı zorunludur... Allah Rasülü hadis-i şerifte "yed'en bi yedin" buyuruyor, yani elden ele. Hadiste şart koşulan ve fiziksel kabz olarak anlaşılan bu kabz kanaatimizce internet bankacılığında... hesaptan hesaba transferde tahakkuk etmiyordur. [Hesaba geçme günümüz fakihlerince kabz gibi (hükmi kabz, örfi kabz) değerlendiriliyor ancak] Allah Rasülü ictihada imkan olmayacak şekilde "yed'en bi yedin" buyuruyordur... Osmanlı'nın son dönemlerinde de [bakır ve gümüş paraların transferi ciddi problem ancak ne] İbni Abidin gibi zatlarda [ne de Mecelle'de] "fiziksel kabz değil de farklı bir kabz düşünülebilir" gibi bir şey bulamıyoruz. Hanefi mezhebinde genel kuraldır, nas (hadis, ayet) olduğu zaman ictihad olamaz orada. O zaman "Ya bugün artık günümüzde bu olmazsa olmaz, ihtiyaç oldu" ile nas susturulamaz... 1400 yıllık İslam geleneğinde [Allah Rasülü'nün bu hadisinin] farklı bir şekilde yorumlanabileceğini söyleyen ciddi hiçbir alim karşımıza çıkmıyordur. (Abdulhamid Türkeri, video)

 


Soru:

Bankada altın hesabına para yatırırken bankanın fiziksel teslim yapıyor gibi davranması kabızlaşma şartını sağlar mı?

Cevap:

Özellikle katılım bankalarıyla alakalı altın hesabında, bazı katılım bankaları biz fiziksel olarak veriyoruz diyorlar. Ama veriyoruz derken şöyle, eğer müşteri bu konuda hassassa, orda çekmecelerinde duran bir altını çıkartıyorlar, "Sizin altınınız bu, buyrun." diyorlar, adamın eline veriyorlar. "İyi, teşekkür ederim." deyip de onu cebine koyup dışarı çıkacak olursa ona izin vermiyorlar. Niye? Çünkü o zaman onun bedeli farklı olacaktır. "Bu sadece sembolik olarak (veriliyor), çünkü senden sonra gelecek olana da ben aynısını göstereceğim" diyor. Belki bunu söylem olarak yapmasa da eylemi bu şekildedir. Dolayısıyla böyle olursa bu da semboliktir yani bu da doğru değil. (Fatih Kalender, video

 


Soru:

Finans kurumlarının altın günlerinde hesaba yatırılan altının has altın olarak daha düşük gram kaydedilmesi caiz midir?

Cevap:

Bazen bazı finans kurumları altın günleri yapıyorlar. Filan günü evinizdeki altınları getirin, biz onları hesabınıza yatıralım. Orda da şöyle bir sıkıntı oluyor. Siz diyelim ki bilezik getiriyorsunuz, kolye getiriyorsunuz, kaç gram, 100 gram. Diyor ki: "Bu şu ayardır, ben bunu has olarak hesap ediyorum. Bu 100 gram olsa da has olarak 60 olarak değerlendiriliyor, siz 60 gram yatırdınız olarak kabul ediyorum." Oysa İslam hukukunda bir külçenin %51’i altınsa tamamı altın hükmündedir, mecz edilmişse.

İki tane külçe düşünelim, ikisi de yüzer gram. Bunun (sağdakinin) %51’i altın bunun (soldakinin) da %99’u altın, ama ikisi de yüzer gram. Bunlar eşit kabul edilir. Oysa (sağda) 51 gram altın vardır burada (solda) da 99 gram altın vardır. Niye böyledir? Çünkü mağlup olan yok hükmündedir, galip olan altın hepsine galip gelmiş ve tamamı altın kabul edilir. Gümüşte de bu şekildedir. Ama mecz edilmiş, yani eritilip içine katılmışsa (böyledir). Ama kulpu altın şurası ayrıysa o kulp ayrı değerlendirilir, o (kalan kısım) ayrı değerlendirilir. Onu birbirine karıştırmamamız gerekir.

Tabi, kimse ayarı düşük olanı yüksek ayar gibi almaz. Ama bunun da alternatifi vardır. Hilaf-ül cins olarak karşısında para alırsınız, para verirsiniz. Yani düşük ayarı 100 liradan alıyorsanız yüksek ayarı 110 liradan alırım, 120 liradan alırım (dersiniz). Bu şekilde olursa bunda da bir sıkıntı yoktur. Yeter ki peşin olsun. Yani bedensel ayrılık vuku bulmadan önce alacak-verecek kalmasın. Altın alım satımlarında, döviz alım satımlarında buna (peşin alım-satıma) çok dikkat etmek gerekir. (Fatih Kalender, video)

 

31 Ocak 2022 Pazartesi

Nur İsmi İnsana Verilir Mi?

Bir sorunun cevabını internet arama notorlarında arayan birinin karşısına çıkan ilk sonuçlar genelde haber siteleri olur. Haber sitelerindeki cevaplar çoğu için kafi olsa da bazıları bu cevaplara pek güvenemez ve güvenilir kaynakları bulmaya çalışır. Araştırma yapmak elbette fazlaca vakit isteyen bir iştir. Birincil kaynak olan muteber eserlere başvurmak ve kitaplarda bir cevap aramak daha fazla vakit isteyen bir iştir. Kolay bir yol ise bir bilene sormaktır. Daha kolay bir yol ise bir bilenin verdiği cevapları karşılaştırmaktır.

Merakımı çeken bir sorunun cevabını araştırmışken başkaları da araştırmaya baştan başlamasın diye topladığım bilgileri yayınlamaya karar verdim. Sorumuz, Nur isminin çocuğa verilip verilemeyeceğidir. Kendi ikna olduğum cevabı buraya bir cümlede yazabilirdim ama haber sitelerine güvenmeyip bu yazıyı bulan biri benim vardığım sonuca neden güvensin? Yazının geri kalanında birkaç kaynaktan verilen cevapların özeti ve detayı yer almaktadır.

Özet

Nureddin Yıldız hoca, insana Nur isminin verilmesini uygun bulmazken Samed ismine sakıncalı değil diyor. Halbuki Sorularla İslamiyet editörleri tam tersine Nur isminin verilmesinde sakınca bulmazken Samed isminin verilmeyeceğini yazıyor.

Süleyman Hilmi Tunahan hoca nur ile alakalı isim sahiplerinin çilekeş olacağını söylüyor. Kendi adı da Nur kelimesinden türetilmiş olan Nureddin Yıldız hoca böyle bir şey olmayacağını ama bu kelimeden isim türetilmesinin uygun olmayacağını söylüyor.

Sıklıkla karşımıza çıkan bir görüş, Allah'ın bazı isimlerinin Allah'ın dışında bazı varlıkların da vasıflandığı isimler olması ve çocuklara ad olarak verilebilmesidir. Ayrıca Hz. Osman’a peygamberimizin (sallallahu aleyhi vesellem) iki kızıyla evlendiği için zünnureyn unvanı verilmiş.

 

Allah'ın İsimleri Hakkında

* Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı (…)

https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/6/cocuklara-allah-in-isimleri-verilebilir-mi-

S: Çocuklara Allah’ın isimleri verilebilir mi?

C:

Bir anne-babanın çocuğuna karşı görevlerinden birisi de ona güzel isim vermektir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), bir hadisinde insanların kıyamet günü isimleri ile çağrılacağını belirterek “Çocuklarınıza güzel isim koyunuz.” (Ebû Davud, Edeb, 69) buyurmuştur.

Çocuklara Allah’ın isimlerini vermeye gelince, hemen belirtmek gerekir ki Allah’a has isimler aynı lafızla çocuklara verilmemelidir. Şayet çocuklara Allah’ı hatırlatacak isimler verilecekse başına “kul” anlamına gelen “abd” kelimesi eklenerek “Abdullah” (Allah’ın kulu), “Abdurrahman”(Rahman’ın kulu), “Abdurrahim”(Rahim’in kulu), “Abdülkâdir”(Kâdir’in kulu) gibi isimler verilmelidir.

Allah Teala’nın “esma-i hüsna”sından “Kerim, Latif, Rauf…” gibi isimler ise Allah’ın dışında kulların da vasıflandığı müşterek isimler olduğundan Allah’a has olmayan bu isimler çocuklara ad olarak verilebilir. (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 598)

 

Nur İsmi Hakkında

* Nureddin Yıldız (27.03.2012)

https://fetvameclisi.com/fetva/nur-isminin-sakincasi-var-midir

S: Kızımıza Nur ismini koyduk ama uygun olmadığı söyleniyor hayatı boyunca çile ve sıkıntı çekermiş isminden dolayı böyle bir şey var mıdır? İsmini değiştirmeli miyiz?

C: Selamünaleyküm. O şekilde bir tespit doğru değil ama nûr ismi insan ismi olmamalıdır.

 

* Nureddin Yıldız (14.09.2011)

https://fetvameclisi.com/fetva/kiz-cocugu-icin-alya-nur-ismi-uygun-mu

S: Kız çocuğu için Alya Nur ismi uygun mu?

C: Selamünaleyküm. Alya, kadın ismi olarak kullanılabilir. Nur ismini ilave etmeseniz daha iyi olur.

 

* Nureddin Yıldız (26.10.2013)

https://fetvameclisi.com/fetva/nur-ismi-koymak

S: Selamünaleyküm. Kız ismi olarak Nur ismini koymak ne derece doğru olur? Bir de tek başına değil de Nur Ebrar şeklinde koymayı düşünüyoruz.

C: Selamünaleyküm. Yasak olmamakla beraber nur kelimesinden isim üretilmesi uygun değildir.

 

* Sorularla İslamiyet (12.06.2010)

https://sorularlaislamiyet.com/cocuklara-isim-verirken-nelere-dikkat-etmek-gerekir-nur-ve-furkan-isimleri-verilebilir-mi

S: Çocuklara isim verirken nelere dikkat etmek gerekir? Nur ve Furkan isimleri verilebilir mi?

C:

Nur ve Furkan isimlerinin çocuklara verilmesinde bir sakınca yoktur. Bu isimleri çocuklarınıza verebilirsiniz.

NUR: (Ar.) Ka. 1. Aydınlık, parıltı, parlaklık, niran. 2. Mekke'deki Hıra dağı. Işığın bir şeye yansımasından meydana gelen parlaklık. Kur'an-ı Kerim'in 24. suresinin adı. Zünnureyn: Hz. Peygamber (asv)'in iki kızıyla evlendiği için Hz. Osman (ra)'a verilen unvan, onur sahibi.

 

* Halis Ece (…)

https://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1038-cocuklara-nur-ismi-verilir-mi.html

S: Çocuklara nur ismi verilir mi?

C:
Nitekim son devir dersiâmlarından ve Nakşî yolu Müceddidîn kolu silsilesini ikmâl ve itmâm ile bu zincirin son halkasını teşkil eden Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri bir sohbetlerinde buyurmuşlardır ki:

Nûreddin, Nûrullah [Ayşenûr, Elifnûr, Sevdenûr]... gibi nûr ile alakalı isimlerin sahipleri, belâlara maruz kalıp hayatları çilekâr [çilekeş] olur [dert ve sıkıntılarla karşı karşıya kalır]. Zira Nûr, Cenab-ı Hakk’ın zâtının ismidir.” [Ali Erol, Hatıratım, s. 86-87]

 

Samed İsmi Hakkında

* Nureddin Yıldız (15.02.2014)

https://fetvameclisi.com/fetva/samed-ismini-vermek-caiz-mi

S: Allah'ın isimlerinden bazıları bildiğim kadarıyla insanlara verilebiliyor. Samed ismi bu isimlerden midir? İnsanlara verilebilir mi?

C: Selamünaleyküm. Allah Teâlâ'nın ismi es-Samed şeklindedir. Samed ise o şekliyle aynısı değildir. Tercih edilmemekle beraber sakıncalı da değildir.

 

* Sorularla İslamiyet (22.10.2011)

https://sorularlaislamiyet.com/samed-ismi-basina-abd-gelmeden-konulur-mu-samed-ismini-onune-baska-bir-isim-gelse-olur-mu-mesela-ali

S: Samed ismi, başına "abd" gelmeden konulur mu?

C:

Hâlık, samed, rahman gibi Allahın zâtî isimleri konmaz. Başına abd ilâve edilirse olur. Abd, erkek köle demektir. Kadın için kullanılmaz. Kadın için bu gibi isimler kullanmak âdet olmamıştır.

Cenab-ı Hakk'ın "esmâ-i husnâ" sından "Rahîm, Kerîm, Latîf, Râûf, Aziz, Celil, Melik.." gibi bazı isimler, Allah'ın dışında bazı varlıkların da vasıflandığı müşterek isimlerdir. Bu itibarla bu isimlerin çocuklara ad olarak verilmesinde dinen bir sakınca yoktur.