15 Aralık 2010 Çarşamba

Aşure ve Sene-i Efrenciye

Hikâye
Çantasını sırtına atıp otobüsten indi. Eve varmadan önce sahurluk almak üzere bakkala doğru yürümeye başladı. Bu sene kaçırmayacaktı. On Muharrem'de Aşure orucunu tutacaktı. Üşüyen ellerini nefesiyle ısıtarak yürüyor, yürürken de düşünüyordu. Kendi kendine "iki gün kaldı" dedi.

Yahudilere benzememek için Aşure'den önce mi yoksa sonra mı bir oruç daha tutsam diyordu. Birden tebessüm etti. Yeni hicri yılda ince bir ikramla karşılandığını farketti. Birkaç ay önce uğurlayıp özlemini çekmeye başladığı otuz günün üç günlük özeti bekliyordu onu. Resulullah'ın Ramazan orucu farz kılınana kadar hem kendisinin devam ettiği hem de başkalarına emrettiği Aşure orucunu bu sene Mü'minlerin bayramı Cuma takip ediyordu. Ramazan günleri gibi iki oruçlu gün ve Ramazan bayramı gibi bir bayram.

Adam bakkala yaklaştı. Gözleri bakkalın pencerelerinde asılı olan yılbaşı süslemelerini seçebiliyordu. Bilenlerin kendilerini hesaba çekerek geçirdiği sessiz sakin bir Hicri yılbaşının ardından merakla bekleyenlerin çılgınca kutlayacağı miladi yılbaşı geliyordu. İçi acıdı. Keşke kutlamasalar miladi yılbaşını dedi. Müslümanlar Yahudi ve Hıristiyanlara benzemese. Aşure orucu tutmaya niyetlendiğinde aldığı dersin bir tezahürü buydu. Bir diğer tezahürü de Ramazan Bayramı'nın iki cahiliye bayramından daha hayırlı olmak üzere verilen iki bayramdan biri olduğunu hatırlamasıydı.

Tereddütlü bir bakışla bakkala girdi adam. Alışverişini yaptı. Parayı verirken İslam'ı temsil noktasında kendine güvenmeyle güvenmeme arasında "Müslümanlar Yahudi ve Hıristiyanlara benzemese" dedi. Bakkal sahibi de alaycı bir üslupla herkesin hoca kesildiğinden dem vurdu. Ne olacaktı bakkalın penceresine bir iki süs taksa. Herkes süslüyordu dükkanını.

Adam ne diyeceğini bilemeyip biraz pişman, biraz dalgın bir halde bakkaldan ayrıldı. Senelerce okul okuması bakkalda sökmemişti. Cehaletini düşünüyordu. Kendine bile yetmeyen ilimle başkasını irşad etmeye çalışmıştı. O gece ara sıra aklına bu olay geliyor ve keyfini kaçırıyordu. Önce yılan korkusunun öğrenilmiş bir korku olması gibi bakkal sahibinin de dini komik bulmasının öğrenilmiş bir komiklik olduğunu düşündü. Sonra da başından geçen pekiştireç veya ceza türünden olayların doğru bildiği davranışlarını engellememesi gerektiğine karar verdi.

Sabah okula giderken adamın aklında dün yaşadığı olay vardı. Okuldan dönüşte bakkala yine uğrayacak ve bakkal sahibine bir şeyler söyleyecekti. Adam kararlıydı. Müslümanların dine böylesine yabancı olmalarının bir nedeni de nasihatin terk edilmesiydi. Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan nasihat edecekti artık. Onun bu gerilimi ve dün yaşadığı olayın vermiş olduğu gücenmişlik, sokağın yokuşunu çıkarken derinden soluduğu o soğuk hava ile birleşip boğazında hafif bir ağrıya neden oldu. Adam yokuşun son adımlarında bedeninin acizliğini iyice hissetti. Soğuktan buğulanan gözlerinden gözyaşlarını sildi ve bakkalı pencerelerinden yılbaşı süslemeleri indirilmiş olarak gördü. Şaşkınlıkla karışık bir sevinç içinde durağa doğru yürümeye devam etti.

Hiç yorum yok: