Özet
Zekât ve fıtır sadakasının sahih olmasının şartlarından biri
temliktir. Temlik, eşya üzerindeki mülkiyet hakkını veya malî bir hakkı
başkasına devretmeyi ifade eder. Zekatın kime verilebileceği Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiştir.
Bunlar; fakirler, yoksullar (miskinler), esaretten kurtulacaklar, borçlular,
Allah yolunda cihad edenler (fî sebîlillah), yolda kalmış olanlar, zekât
toplamakla görevlendirilen memurlar ve müellefe-i kulûb (kalpleri İslam’a
ısındırılmak istenen kimseler)dur (Tevbe, 9/60). Bu âyette belirtilenler kurum
değil, bireylerdir. Zekat, kendilerine zekât verilmesi caiz olan kimselere doğrudan
teslim edilebileceği gibi aracı vasıtası ile de ulaştırılabilir. Bu aracının
birey olması ile kurum olması arasında fark yoktur. Genel olarak bir mal tedavi ve su kuyusu gibi hayır
işlerine sarf edildiğinde temlikin gerçekleşmediği kabul edilmektedir. Fakat
bir görüşe göre aracılar, zekât alması caiz olan kimselerden vekalet alarak
onlar adına zekat alıp onların tedavi ve su kuyusu gibi ihtiyaçlarına sarf
edebilir. Bu durumda kurumlara zekât verilebilmesi için, o kurumun zekât
hakkında fıkhı bilgiye vakıf olması aranmalıdır.
Zekatın Temlik Şartı Vardır
Zekat şu şekilde tanımlanmaktadır (Ömer Nasuhi Bilmen. Büyük
İslam İlmihali, Zekat Kitabı, Madde 1.) :
Zekat ıstılahta, bir malın
muayyen bir miktarını, muayyen bir zaman sonra hak sahibi olan bir kısım Müslümanlara
Allah Teâlâ’nın rızası için tamamen temlik
etmek (mülkiyetine geçirmek)ten ibarettir.
Zekatın temlik şartı şu şekilde açıklanmaktadır (Ömer Nasuhi
Bilmen. Büyük İslam İlmihali, Zekat Kitabı, Madde 92.) :
Zekatın ehil olan kimseye mülk yapılması şarttır.
Bundan dolayı fakirlere, yemeği
serbest bırakmak suretiyle yedirilen yemek zekat sayılmaz.
Yine böylece bir hayır işine sarf
edilen para, zekata sayılamaz. Mesela bir zekat parasıyla köle azat edilemez,
veya bir zata hac yaptırılamaz veya mescit, medrese, çeşme, yol, köprü
yaptırılamaz, ölülerin kefenleri alınamaz veya borçları ödenemez.
Fakat bir fakir, aldığı bir zekat
parasını kendi rızasıyla bu gibi hayır işine sarf etse, bundan hem o fakir, hem
de ona zekatı vermiş olan zat, sevap kazanmış olur.
Yine böylece bir fakiri zekata
sayılmak üzere bir evde oturtmakla zekat verilmiş olmaz. Çünkü bu bir mülk
yapılma sayılmaz.
Zekatın rünkü temlik olarak ifade edilmektedir ve şu şekilde
açıklanmaktadır (Mehmed Zihni. Ni’meti İslâm, Zekat Kitabı.) :
Zekatın rüknü: Temliktir ki, menfaatini her bakımdan
kendinden kesmek yoluyla malın bir
kısmını sarf yeri olan fakire vermektir. Kendinin borçlusu bulunan fakirin
borcunu zekatına sayarak ibra etmek yahut zekat niyetiyle köle azat etmek veya
cami yaptırmak, hac veya umre etmek, temlik ve zekat olmadığı gibi usul ve füruundan
olan fakire temlik dahi menfaati kendinden tamamen kesmiş olmamak cihetiyle
zekat değildir. Mal kaydı ile menfaat hariç kalmıştır ki, menfaat
temlik etmek (mesela zekatına sayarak akarında fakiri iskan eylemek) zekat
değildir.
Zekatın temlik gerçekleşmeyen yere verilemeyeceği şu şekilde
açıklanmaktadır (Mehmed Zihni. Ni’meti İslâm, Zekat Kitabı, Zekatın Verileceği
Yerler) :
Zekatı mescitlerin yapılmasına ve
onarılmasına sarf etmek sahih olmadığı gibi ölünün cihazına, borcunu ödemeye ve
azad olunacak kölenin semenine sarf eylemek dahi olmaz.
Zekattan ölünün tekfini için
çare: Bir fakire verip o fakirin onu tekfin etmesidir. İkisine de sevap olur.
Mescitlerin hayır işlerine sarf etmenin dahi çaresi budur. Fakir için bu
hususta emre muhalefet var mıdır? Nakil görülmemiş ise de zahir olan,
olmamasıdır.
Temliğin tam olarak ne olduğu ve benzer ameliyelerden farkı şu şekilde açıklanmaktadır (Fatih Kalender. https://youtu.be/N-k-BRA3hCA?t=155) :
Fukaha [mülkiyetin/aidiyetin intikali ile ilgili ameliyelerde] üçlü taksime gitmiştir. Temlik vardır, ibaha vardır, bir de iskat vardır.
Temlik: Bir mal vardır, bir de malın maliki vardır. Bu mal ile malik arasında da bir irtibat vardır ki bu irtibata mülkiyet irtibatı derler. Türkçe'de bunun karşılığı [olarak] aidiyet ifadesini kullanabiliriz. Bu aidiyetin bir şahıstan başka bir şahısa intikali ise fıkıh dilinde temlik ile ifade edilebilir. Yani bir aynın maliki var, o ayndaki mülkiyetini kendisinden soyutlayıp da bir başka tarafa intikal ettiriyor ise ve karşı tarafa artık bu saatten sonra aidiyet intikal ediyorsa bu ameliyede temlik gerçekleşmiş deniyor.
İbaha: Bir malik vardır, bir de mal vardır. Malikin maldaki mülkiyetini soyutlamaksızın intifasını yani kullanımına dair karşı tarafa müsade etmesidir. Ama bu kullanım yani bu menfaatlenme bazı kere malın tüketimine yönelik olabilir. Buna fıkıh dilinde istihlaki mallar derler. Bazı kere de malın aynı bakidir, onun menfaatinden istifade edersiniz. Örneğin [misafir olduğumuz bu stüdyoda] önünüzdeki tabletten istifade etmeniz veya bizim şu bardaktan istifade etmemiz gibi.
Temlik ile ibahayı şu şekilde de misallendirebiliriz. İki tabak yemek olsa, biri sağ tarafta biri sol tarafta. Sağ taraftakini tabağıyla beraber "Buyur hocam, bu senin olsun, size bunu veriyorum dedidiğim" zaman onu siz alıp evinize getirebiliyorsanız, istediğiniz anlamda orada tasarruf yapabiliyorsanız bu temliktir. Ama ikinci tabaktakini ise "Buyur hocam, buradan yiyebilirsiniz" dediğim zaman ise o zaman sizin oradan yemenize müsade vardır ama mülkiyetinize yani aidiyetinize intikal anlamında değil. Onu kaşığınıza koyup kendinize intikal ettirene kadar mülkiyeti bana aittir. Siz onu tükettikten sonra artık size intikal etmiş olacak. Ama o intikal ettiği an itibariyle ise ortada bir mülkiyet kalmayacaktır. Dolayısıyla ibaha ile temlik arasında böyle bir fark vardır.
İskat: [Temlik ile ibaha arasında olan bir ameliyedir.] Sözgelimi benim sizden on lira alacağım olsa, "O on lira alacağımı istemiyorum, size iskat ettim, sizden ibra ettim, sizden düşürdüm" dediğim zaman bu aslında bir aidiyetti ama bu aidiyet zimmette var olan bir aidiyetti yani ayn-i müşahhas olan bir aidiyet değildi. Bu aidiyeti kendimden soyutlayıp size vermem bir temlik gibi gözükse de... yalın bir temlik değildir.
Peki zekat bunlardan hangisiyle olabilir? Zekat bir malın mülkiyetinin bir başkasına intikal etmesine yönelik olan bir ibadettir. Zimmetteki bir alacağı düşürmek ya da fakir fukarayı bir yemeğe çağırıp da ona yemek ikram etmek [şeklinde] zekat olmayacağı kitaplarımızda açık ve net bir şekilde beyan edilmiş... Zekat namıyla mali bir ibadet yerine getirilecekse bu zekatın fiziksel olarak aidiyetinin yani mülkiyetinin bir şahıstan başka bir şahsa (başka bir kuruma demiyorum dikkat ederseniz) mülk olarak verilmelidir.
Zekat Bizzat Kurumlara Verilemez
Hastaneler
hakkındaki bir fetva şu şekildedir (Dişleri Yüksek Kurulu, https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/448/hastanelere-alinan-saglik-cihazlari-zekat-yerine-gecer-mi
) :
Hastanelere alınan sağlık
cihazları zekât yerine geçer mi?
Zekâtın verilebileceği yerler
Kur’an-ı Kerim’de ismen sayılarak belirtilmiştir. Bunlar; fakirler, yoksullar
(miskinler), esaretten kurtulacaklar, borçlular, Allah yolunda cihad edenler
(fî sebîlillah), yolda kalmış olanlar, zekât toplamakla görevlendirilen
memurlar ve müellefe-i kulûb (kalpleri İslam’a ısındırılmak istenen
kimseler)dur (Tevbe, 9/60). Bu âyette
belirtilenler kurum değil, bireylerdir. Buna göre zekât bizzat bireye veya
onun vekiline verilmelidir. Bu genel ilkeye göre adı ne olursa olsun kurumlara zekât verilmez. Âlimlerin
çoğunluğunun görüşü bu istikamettedir (Kâsânî, Bedâî’, II, 43-46; İbnü’l-Hümâm,
Feth, II, 272; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 125). Ancak halka hizmet veren bu gibi
kurumlara gönüllü yardımlar yapılabilir.
Kur’an kursları hakkındaki
bir fetva şu şekildedir (Dişleri Yüksek Kurulu, https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/440/zekat-ayetinde-gecen-fi-sebilillahin-kapsamina-okullar-kuran-kurslari-camiler-ve-benzeri-hayir-kurumlari-girer-mi
) :
Zekât âyetinde geçen “fî
sebîlillah”ın kapsamına okullar, Kur’an kursları, camiler ve benzeri hayır
kurumları girer mi?
Zekâtın sarf yerleri, Kur’an-ı
Kerim’de (Tevbe, 9/60) belirlenmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) de toplanan
zekâttan kendisine hisse verilmesini isteyen bir zata hitaben, “Yüce Allah,
zekât (taksimi) hususunda ne bir peygamberin ne de başkasının hükmüne razı
olmadı, onunla ilgili hükmü kendisi verdi ve onu sekiz sınıfa taksim etti. Eğer
o sınıflardan isen sana hakkını veririm.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 24) buyurmuştur.
Bu itibarla, belirli şartları
taşıyan müslümanların yükümlü oldukları zekât ve fıtır sadakasının, Kur’an-ı
Kerim’de Cenab-ı Hak tarafından belirlenen yerler dışında herhangi bir yere
verilmesi veya cami, köprü, yol, okul,
yurt, suyolu vb. hayır işlerine sarf edilmesi fakihlerin çoğunluğunca caiz
görülmemiştir. Zira zekât ve fıtır sadakasının sahih olmasının şartlarından
biri de temliktir. Temlik, eşya
üzerindeki mülkiyet hakkını veya malî bir hakkı başkasına devretmeyi ifade
eder.
Bu sebeple özellikle müslüman
fakirin ve ihtiyaç sahibinin hakkı olan ve ancak temlik etmekle yükümlünün
zimmetinden düşen zekât ve fıtır sadakasının, tüzel kişilere, hayır
kuruluşlarına verilmesi caiz görülmemiştir (el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 207).
İlgili âyetteki “Allah yolunda” anlamına gelen “fî sebîlillah” ifadesi, kendisini Allah yoluna ve İslam’a adamış
hac yolcuları, askerler ve ilim için yola çıkan gerçek kişiler olarak yorumlanmıştır.
Zekat Aracılar Üzerinden Verilebilir
Zekatı fakire vermek üzere birinin vekil kılınabileceği hakkında bir fetva şu şekildedir (Nureddin Yıldız, https://fetvameclisi.com/fetva/10-zekat-ve-fitre-vekaletle-nasil-verilebilir ) :
Zekat ve fitre vekaletle nasıl verilebilir?
Zekât ve fitreyi götürüp verilecek kimseye ulaştırmamız gerekiyor. Bu verecek olanın kendi görevidir. Bunu kendisi yapamayacağı zaman bir nedenle ikinci bir müslümana; "bunu götürüp verir misin?" diye vekalet verebilir. Bu vekaletin noterden olması gerekmiyor. Sen bunu "fitremdir götürüp verebilir misin?" dediğinde, "Evet, veririm" diyorsa bu bir vekalettir. Tüzel kişilikte olabilir, bir dernekte bu işi üstlenebilir,yapılmasında hiçbir sakınca yoktur. Ama bunun bir vekâlet töreni yoktur. "Evet ben götürürüm" deyince bu bir vekalettir.
Zekatın kurumlar aracılığıyla fakirlere verilebileceği fakat genel hizmetlere verilemeyeceği hakkındaki bir fetva şu şekildedir (Dişleri Yüksek Kurulu, https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/441/sivil-toplum-kuruluslarina-zekat-verilebilir-mi
) :
Sivil toplum kuruluşlarına zekât
verilebilir mi?
Zekâtın verileceği yerler, Tevbe
sûresinin 60. âyetinde belirlenmiştir. Buna göre zekât, ilke olarak fakirlerin
ve ihtiyaç sahibi bireylerin hakkıdır. Bu itibarla, belirli şartları taşıyan
müslümanların yükümlü oldukları zekât ve fıtır sadakasının, Kur’an-ı Kerim’de
belirlenen yerler dışında herhangi bir yere verilmesi veya cami, köprü, yol,
okul, su gibi hayır işlerine sarf edilmesi, Hanefîlerce caiz görülmemiştir. Bu
esas gözetilmeksizin zekât niyeti ile yapılan ödemeler zekât yerine geçmez.
Zekât, kendilerine zekât
verilmesi caiz olan kimselere doğrudan teslim edilebileceği gibi, aracı vasıtası ile de ulaştırılabilir.
Bu aracının birey olması ile kurum olması arasında fark yoktur. Buna göre hayır
kurumu veya sivil toplum kuruluşu, toplayacağı zekâtları Kur’an’da belirlenen
yerlere/fakir ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyorsa aracı konumunda olan bu
kuruluşlara zekât emanet edilebilir.
Zekâtı hak sahiplerine
ulaştırmayıp, inşaat, aydınlatma, büro
masrafları gibi genel hizmetleri içinde değerlendirecek olan kuruluşlara ise
zekât verilmez. Halka hizmet veren bu gibi kurumların varlıklarını
sürdürmeleri için desteklenmeleri önemlidir. Ancak bu, zekât dışında gönüllü
yardımlar yolu ile yapılmalıdır. Bunun yanında kamusal ve bireysel denetimler
de ihmal edilmemelidir.
Zekatta Aracılar Temlik Şartına Uymalıdır
Zekatın bir kurum üzerinden belli yerlere ulaştırılması hakkında bir tavsiye şu şekildedir (Fatih Kalender, https://youtu.be/N-k-BRA3hCA?t=524 ) :
Günümüzde birtakım kurumlar vardır. Hayır işleri yapıyorlar veya mazlum olan coğrafyadaki insanlara el uzatıyorlar, ki onlardan da Allah razı olsun. Niyetlerinde samimilerse güzel iş yapıyorlar. Peki bunlara biz zekat namıyla bir para verdiğimiz zaman bu zekatı hiç temlik kurallarını uygulamaksızın direkman burda harcamaları doğru olur mu? El-cevap, bu doğru olmaz. Belki görüntü olarak sonuca aynıymış gibi varılsa da, bu ama bizim hani [abdeste ve rükunlara riayet edilmeyen namaz örneğindeki gibidir.]
Neticede zekat bir ibadettir ve her ibadetin de belli başlı şartları vardır. "Ben o şartlara uymadan kendi kendime [bir ibadeti] yerine getiriyorum" demek ne derece kabule şayan olmazsa zekat için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Yani örneğin bir namaz ibadettir. Peki "Ben namaz kılacağım, namazdan gaye vücudu yormaktır, o zaman ben abdestime riayet etmeden veya namazın rükunlarına riayet etmeden namaz kılıyorum" desem bu namaza nasıl ki namaz denmezse, keza "Maksat fakirin ihtiyacını gidermektir, ben de bunu zekat namıyla yapıyorum, ama zekatın şartlarına uymayarak bunu yapıyorum" dedidiğin zaman yaptığınız belki bir hayır olabilir ama buna zekat tabiri kullanılması doğru değil.
O yüzden kardeşlerimize bu noktada şunu tavsiye etmemiz gerekir. Eğer bir kurum üzerinden zekatı belli yerlere ulaştıracaklarsa o kurumları iyi tahkik etmeli. Yani güvenilirlilik meselesinin de ötesinde (çünkü güvenilirlilik de önemlidir) bir de bu noktada fıkhi donanıma sahipler mi? Yani insan dürüst olabilir elbette, o toplanan meblağa el uzatmayabilir, ama acaba uzatmasa dahi bunun nerelerde harcanmasının gerekliliğine dair fıkhi bilgiye sahip midir? Bu konuda araştırma yapmalarında fayda vardır. Eğer güvendiği, bildiği bir kurumsa ve bu temlik noktasına da dikkat ediyorlarsa, zekata elverişli olan kimselere vereceğine de kanaat getiriyorlarsa, bu yapılabilir. Bunda herhangi bir mahsur lazım gelmez.
[Müslüman kardeşlerimiz, bu tarz kamu yararına olan vakıf ve derneklerin temlik uygulamasını yerine getirip getirmediklerini mutlaka] sorgulamalıdır ve bu konuda fıkhi hassasiyet sahipleri midir, hani güvenilirliğini sorguladıkları gibi fıkhi noktada donanımda mıdır, hassasiyet sahibi midir, yoksa bazı muasır ehli ilimden aldıkları fetva doğrultusunda mı hareket ediyorlar, bu konuda elbette sorgulamaları gerekmektedir.
Vekil edilecek kişinin fıkhî bilgisine dair kalbimizin tatmin olması gerektiği hakkında bir fetva şu şekildedir (Nureddin Yıldız, https://fetvameclisi .com/fetva/zekatin-ve-fitrenin-kurumlar-araciligiyla-verilmesi ) :
Zekat ya da fitre, Pakistan, Filistin vb. muhtaç Müslüman ülkelere devlet kurumları ya da dernekler aracılığı ile gönderilebilir mi? Gönderilen yardım ulaşmadığı takdirde kişi sorumlu mudur? Farz üzerinden düşer mi?
Zekât ve fitre gibi ibadetlerde vekalet caizdir. Bu asırda da vekalet en uygun çareler arasında görülmektedir. Ancak vekalet verenin kimi vekil ettiğine dair güveni kendisi sağlamalıdır. İki açıdan güvenli bir vekalet oluşturmak gerekmektedir. Birincisi, ibadetimizi zayi etmeden ulaştıracak bir vekil bulmak. İkincisi de, zekât ve fitre gibi hayır anlayışının ötesinde bir fıkıh ayrıcalığı olan bağışların nasıl değerlendirileceğine ait fıkhî bilgisi olan bir vekil bulmak. Bu iki şartı tahakkuk ettirdikten sonra zekât ve fitreleri her yere gönderebiliriz. Buradaki durum da sizin kalbinizin vekil edeceğiniz kurum hakkındaki tatminliğinden geçmektedir.
Allah yardımcımız ve koruyucumuz olsun.
Kurumun Fıkhi Bilgisinin Sorgulanması
Zekat toplayan yardım kuruluşlarının fıkhi donanıma sahip olup olmadıklarını anlamak için kendilerine e-mail ile soru sorulabilir. Bir ihtiyaca binaen, bir insani yardım vakfına e-mail ile soru sorulmuştur. 20 Ekim 2023 tarihinde alınan cevap, vakfın hassasiyet sahibi olduğunu fakat temlik konusunda yanlış anlama veya farklı düşünme olduğunu göstermiştir.
1. Soru: Zekâtta temlik şartı var. Toplanan zekâtı su kuyuları ve katarakt ameliyatı için kullandığınızda bu zekât fakire nasıl temlik edilmiş oluyor?
1. Cevap: Su Kuyusu faaliyetlerinde temlik şartı oluşmadığından (Topluluk yararına olup, bireysel bazda yapılan yardım olmadığından) zekât bağışı kabul edilmemektedir. Katarakt bağışında ise, ihtiyaç sahibinin tedavi masraflarının karşılanması (Temlik şartının yerine gelmesi) söz konusu olduğundan Zekât bağışları kullanılabilmektedir.
2. Soru: Savaş bölgeleri için toplanan zekâtla alınan ayni mal yolda zayi olursa ne yapıyorsunuz, durum zekât mükellefine bildiriliyor mu?
2. Cevap: Vakıf yöneticileri ve çalıştırdıkları personeller emin ve liyakatli olmalı, dolayısıyla yapılan işlerde emin ve liyakat temel prensip olarak aranmakta ve uygulanmaktadır. Bütün bu ön tedbirler alındıktan sonra zararın oluşmasından fıkhen mesul olunmamış olur, ancak bütün bunlarla beraber zekâtı veren açısından iki görüş var;
- 1. görüş Zekâtı vermiştir emin ve liyakatli kurumlara teslim edilmiş zekât borcu düşmüş kabul edilir.
- 2. görüş ise, zekâtı veren kişiye bildirilir hali vakti yerinde ise oluşan zararın karşılanmasında serbesttir. Ancak vakfımız mağduriyetin giderilmesi hususunda her ne sebepten olursa olsun bu durumu serbest (şartsız fon) fondan telafisini yapmaktadır. Haliyle mağdurlara planlanan yardım ulaştırılmaktadır.
3. Soru: Toplanan zekâtlar en geç ne kadar sürede hak sahibine ulaştırılıyor? Nakit olmayan varlıkların zekâtını TL olarak ödüyorum. Zekât fakire ulaşana kadar TL'nin değeri yarıya düşerse yaptığım ödeme zekât borcumu kapatmayacak. Gerekli önlemleri almak için zekâtın ortalama ulaşma süresi hakkında bilgiye ihtiyacım var.
3. Cevap: Tarafınızca hesaplanarak vakfımıza emanet edilen zekât bağışınızla, teslim edildiği andan itibaren kendi yükümlülüğünüzü yerine getirmiş bulunmaktasınız. Bundan sonraki süreç vakfımızın inisiyatifinde olup en kısa sürede ihtiyaç sahibine teslim edilmesiyle beraber süreç tamamlanmaktadır.
İkinci soruda vermiş olduğumuz emin ve liyakat prensibi, vakıf işletmesinin tüm faaliyetlerinde geçerlidir. İdari anlamda vakfımıza yapılan her bağışın, değer düşümlerinin korunması maksadı ile meşru kabul edilen finansal çalışılmalar yapılmakta olup gerekli finansal enstrümanlar kullanılarak bize emanet edilen bağışların değerleri maksimum ölçüde korunmaktadır.
Mallar Temlik Edilmediği Zaman Zekat Olmaz
Konteyner
hakkındaki bir fetva şu şekildedir (Dişleri Yüksek Kurulu, https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/1094/afetzedeler-icin-zekat-parasiyla-barinma-yerleri-konteyner-cadir-konut-yapilmasi-caiz-midir
) :
Afetzedeler için zekât parasıyla
barınma yerleri (konteyner, çadır, konut) yapılması caiz midir?
Deprem, sel ve benzeri nedenlerle
barınma ihtiyacı ortaya çıkan ve zekât alabilecek durumda olan afetzedelere, kendilerine mülk olarak teslim edilmek
üzere, zekât parası ile barınma yerleri (konteyner, çadır, konut) yapılması
caizdir. Zekât yükümlüsü bunu bizzat yapabileceği gibi her bakımdan güvenilir
kişi ve kuruluşlar aracılığıyla da yaptırabilir. Mülkiyeti afetzedelere devredilmeyen çadır, konteyner, konut vb.
barınma yerleri ise zekât dışındaki infak ve bağışlardan yapılmalıdır. Zira
dinimize göre dayanışma ve yardımlaşma sorumluluğu sadece zekâttan ibaret
değildir. Dolayısıyla zekât dışındaki infak ve bağışlar ile de yardıma muhtaç
olanlara ulaşmak ve yaralarını sarmak inancımızın bir gereğidir.
Konteyner
hakkındaki bir uygulamada konteyner harcamalarının tamamı temlik edilebilir bir
konteynere ait değildir ve kurulan bir konteyner temlik edilmemektedir. (İHH, https://ihh.org.tr/bagis/depremzedeler-icin-sicak-bir-yuva
) :
Bir konteyner için fiyat fazla
değil mi? Bu konteynerin diğerlerinden farkı ne?
Konteyner mahallemizde kurulacak
konteynerlerde 4 kişilik bir ailenin asgari şartlarda yaşayabileceği bütün
eşyalar konteyner bedeline dahildir. Konteyner 2+1 bölünmüş şekilde olup
içerisinde banyo, WC ve mutfak bulunmaktadır. Aynı zamanda burada büyük bir
Konteyner Mahalle inşa edilmektedir. Büyük
bir şehrin içerisinde barındırdığı altyapı sistemleri oluşturulacaktır.
Kanalizasyon, su ve enerji tesisatı; sosyal ve idari birim binaları buna
dahildir. Konteyner kalitesi ve içerisindeki eşyalar, kurulacak olan
konteyneri diğerlerinden farklılaştırmaktadır.
Konteyner evler yapı olarak daha
sonra başka sosyal amaçlar için veya yardımlar için de kullanılabilir mi?
Konteyner mahallemizdeki misafirlerimiz kalıcı konutlara geçtiklerinde,
konteyner evlerimiz ihtiyaç durumunda başka sosyal amaçlar ve yardımlar için
kullanılabilir.
Not: Konteyner Mahalle hakkında
bilgi sağlayan İHH’nın bu proje için zekat verilebileceği iddiası yoktur.
Briket evler
hakkındaki bir uygulamada briket evler temlik edilmemektedir. (Beşir, https://www.besir.org.tr/zekathesapla/sorucevap.php
) :
Zekat ile briket ev
yaptırılabilir mi?
Zekat ile briket ev yaptırılamaz.
Çünkü zekattaki şartlardan biri, zekat malının fakir bir müslümana temlik
edilmesi, zimmetine verilmesidir. İnşası tamamlanan briket evlere, bölgedeki
çadırlarda yaşayan fakir ailelerden seçilerek oturmalarına izin verilmektedir. Ancak bu evler kendilerine temlik
edilmemektedir. Bir zaman sonra bu aile başka yere taşınmak isterse, boşalan bu
eve başka ihtiyaç sahibi bir aileyi yerleştirmekteyiz. Bu nedenle briket ev
bağışlarında zekat kabul edilmemektedir.
Hizmetler Temlik Edilemediği için Zekat Olmaz
Yemek hakkındaki
bir fetva şu şekildedir (Dişleri Yüksek Kurulu, https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/446/ramazan-ayinda-belediye-dernek-veya-vakiflarca-hazirlanan-iftar-yemekleri-asevlerinde-dagitilan-yemekler-zekat-ve-fitre-yerine-gecer-mi
) :
Ramazan ayında belediye, dernek
veya vakıflarca hazırlanan iftar yemekleri, aşevlerinde dağıtılan yemekler
zekât ve fitre yerine geçer mi?
Belediye, dernek veya vakıflarca
hazırlanıp ikram edilen iftar yemekleri zekât yerine geçmez. Çünkü bu ikramda,
zekâtın sıhhat şartı olan temlik bulunmadığı gibi, iftar yemeği yiyenler
arasında kendilerine zekât verilmesi caiz olmayan birçok kişi de bulunmaktadır.
Ancak hazırlanan yemekler zekât niyetiyle yoksullara ulaştırılırsa zekât yerine
geçer.
Pişmiş yiyecek
hakkındaki bir fetva şu şekildedir (Nurettin Yıldız. https://fetvameclisi.com/fetva-zekat-para-yerine-ayni-esya-olarak-verilebilir-mi-89345.html)
:
Vereceğim zekâtımı para yerine
ayni eşya olarak verebilir miyim? Örnek olarak çocuklara elbise alıp verebilir
miyim?
Zekat vermede asıl olan paradır. Para yerine eşya üzerinden
zekat vermeye bazı zorunluluklar nedeniyle ruhsat verilmiştir. Afet
bölgelerinde zekat verirken bu ruhsattan istifade edilmektedir. Dolayısıyla
daha yararlı olacağı düşünüldüğünde pişmiş
yiyecek gibi ekonomik değeri için kalıcılık
düşünülemeyen şeyler hariç ekonomik
değeri olan şeylerle zekat verilebilir. Piyasa fiyatı ne kadar ise o kadar
zekat verildi kabul edilir.
Paraya
dönüştürülebilen eşya hakkındaki bir fetva şu şekildedir (Nurettin Yıldız. https://fetvameclisi.com/fetva-zekat-para-eden-bir-sey-veya-erzak-kolisi-seklinde-verilebilir-mi-49256.html
) :
Selamünaleyküm hocam. Bir vakfa
zekat olarak verilen paraların erzak paketleri şeklinde -zekatı verenler bu
tasarrufu onaylıyor- uygun kişilere ulaştırılması caiz midir?
Aleykümselam. Zekât para olarak verileceği gibi para eden, paraya dönüştürülebilen bir eşya olarak
da verilebilir. Örneğini verdiğiniz durum buna uygundur.
Fakirin Verdiği Vekalet Temliki Kolaylaştırabilir
Zengin kişi bir aracıyı vekil edebileceği gibi, fakir kişi de bir aracıyı vekil edebilir. Fakirden nasıl vekalet alınacağı hakkında bir köşe yazısı şu şekildedir (Ahmet Akışık, https://www.turkiyegazetesi.com.tr/ ) :
Fıtra, oruç fidyesi ve zekât, bizzat fakire verilemiyorsa, o zaman “vekâlet” yolu kullanılır. Vekâlet, fıkha göre şahsa verilir. Kurum ve dernek gibi tüzel kişiliği olan bir yere vekâlet verilmez. Ancak kurum, kuruluş ve derneklerde çalışanlardan biri veya birkaçı, dine/fıkha göre fakir olan şahıslardan bizzat vekâlet almak suretiyle fakir veya fakirler adına fıtra ve zekât alabilirler. Aldıkları bu fıtra ve zekâtları, istedikleri yere hediye edebilirler.
Vekâletin anlamı şudur: Fakir kişi, kurum ve dernekte görevli olan kişiye, gönüllü olarak “Benim adıma fıtra, oruç fidyesi ve zekât almaya ve istediğine vermeye seni umumi vekil tayin ettim” derse, fakir vekili olan kişi, fıtra veya zekâtı “fakir vekili olarak, bu fıtra veya zekâtı aldım” der. Aldıklarını (fıkıhta açıklanan şart ve kurallara göre) kurum veya derneğe verebilir veya bizzat fakirlere dağıtır. Böylece kurum ve dernekler, fıkha uygun fıtra ve zekât toplamış olurlar.
Zenginden vekalet alan aracı kişinin zekatı aldıktan sonra onu fakire teslim etmesi gerekir. Fakirden vekalet alan aracı kişi zekatı fakir adına teslim almış olur. Fakirden vekalet alınmasının kolaylık sağlaması ile ilgili örnekler aşağıda verilmiştir.
Fakirden vekalet almadan ameliyat
hizmeti hakkındaki bir fetva şu şekildedir (Nurettin Yıldız. https://fetvameclisi.com/fetva-yardim-icin-toplanan-paraya-zekat-parasi-katilabilir-mi-79700.html)
:
Yardım için toplanan paraya zekât
parası katılabilir mi?
Suriyeli muhacir kardeşlerimizin
birinin göz ameliyatı olması
gerekiyor, bunun için para topluyoruz. Bir arkadaş ona vereceği parayı zekâtım
kabul edebilir miyim dedi. Zekât sayılır mı?
Cevap: Toplanan para bizzat Suriyeli muhacire verilecekse
sıkıntı olmaz. O maksatla yapılacak harcamalara bir havuz harcaması mantığı
ile zekât katılmasında sıkıntı olabilir. En güzeli, toplanan paranın ona teslim edilip ödemeyi yapmasının
sağlanmasıdır. Bunda bir sıkıntı olmaz.
Fakirden vekalet alarak tedavi
yardımı hakkındaki bir fetva şu şekildedir (Dişleri Yüksek Kurulu, https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/442/fakir-ve-yoksul-kimselerin-saglik-tedavilerini-yaptiran-vakif-dernek-gibi-kuruluslara-zekat-verilebilir-mi
) :
Fakir ve yoksul kimselerin sağlık
tedavilerini yaptıran vakıf, dernek gibi kuruluşlara zekât verilebilir mi?
Zekât ve fıtır sadakasının sahih
olmasının şartlarından biri temliktir. Temlik
eşya üzerindeki mülkiyet hakkını veya malî bir hakkı başkasına devretmeyi ifade
eder. Bu itibarla fakirlere temlik etmek üzere zekât ve fıtır sadakalarını ayrı
bir fonda toplayan ve her bakımdan kendilerine güvenilen kimseler eliyle
yönetilen dernek ve kurumlara (muhtaçlara ulaştırmaları için yöneticileri, vekil
tayin edilerek) zekât ve fıtır sadakası verilebilir (Kâsânî, Bedâî’, II, 4).
Söz konusu dernek ve vakıflar,
zekât almaları caiz olan kimselerin tedavileri
için, zekât almak ve aldıkları zekâtı bu ihtiyaçlara sarf etmek üzere bunlardan vekâlet aldıkları takdirde, onlar
adına zekât alabilirler. Henüz ergenlik çağına varmamış küçükler için de
bunların velilerinden vekâlet almak gerekir. Şüphesiz vekâlet verilecek
kişilerin her bakımdan güvenilir kimseler olmaları, toplanacak zekâtın başka
işlere harcanmaması ve bu yöndeki denetimlerin ihmal edilmemesi gerekir. Adı
geçen vakıf ve kuruluşlarda tedavi gören ancak fakir olmayan insanlara zekât,
fitre ve fidye gelirlerinden harcama yapılamaz.
Fakirden vekalet almadan su kuyusu yardımı hakkındaki bir cevap
şu şekildedir (Beşir, https://www.besir.org.tr/zekathesapla/sorucevap.php
) :
Zekat ile su kuyusu açılabilir
mi?
Zekat ile su kuyusu açılamaz.
Çünkü zekattaki şartlardan biri, zekat malının fakir bir müslümana temlik
edilmesi, zimmetine verilmesidir. Açılan su kuyuları halkın hizmetine sunulduğu
için, kimseye temlik edilmemektedir. Bu nedenle su kuyusu bağışlarında zekat
kabul edilmemektedir.
Fakirden vekalet alarak su kuyusu
veya Kur’an kursu yardımı hakkındaki bir fetva şu şekildedir (Halis Ece, https://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/4608-su-kuyusu-actirmak-zekata-sayilir-mi.html
) :
Su kuyusu açtırmak zekâta sayılır
mı?
Selamün Aleyküm. Su kuyusu yaptirsak. Bu zekata sayilir mi? Zekat dan
Düsülür mü?
Ve aleyküm selam.
Aziz kardeşim;
Bilindiği üzere Kur’an-ı Kerim’de
zekâtın verileceği ve sarf edileceği insanlar ve yerler açıklanmıştır. Bunlar
içersinde su kuyusu, köprü, okul, cami, vakıf gibi manevî hüviyeti bulunan
faaliyetler ve müesseseler yoktur. Sarahaten belirtilmemiştir. Dört hak
mezhebin görüşü de budur. Bu görüşe göre, zekâtın tahsil ve sarf yerlerini
belirleyen ayette yer alan “fi sebilillah / Allah yolunda” ifadesi, Allah
yolunda bedenen, ilmen mücadele ve hizmet eden mücahitler için geçerlidir.
Bu görüş istikametinde /
doğrultusunda meseleye baktığımızda, verilen zekâtın yalnız zekâtı almaya
müstahak olan sınıflara verilmesi lazımdır. Çünkü temlik ancak böyle tahakkuk
eder / gerçekleşir.
Bir görüşe göre de, ayet-i
kerimede zekâtın sarf yerlerini belirleyen cümlede yer alan “fi sebilillah /
Allah yolunda” ifadesi, Allah için yapılan bütün hizmet alanları için
geçerlidir. Ama tabii ki mezhebimizin / mezheplerimizin görüşleri dışına
taşmamak, haddi aşmamak gerekir. Şurası aşikârdır ki, böyle bir uygulamada
temlik mümkün olmaz. O bakımdan bunu ancak şöyle te’vil edebiliriz; bir şekilde
temlik durumu temin edilerek, zekât parası “Allah yolunda” cümlesinin manası
içine giren her türlü hayrî müessselere / kurumlara da harcanabilir. Çünkü
neticede o hizmetler de ihtiyacı olan insanlar içindir. Ancak burada dikkat
etmemiz gereken nokta; bu hizmetler için zekâtı temliksiz olarak vermek değil,
temlikle beraber verip, ondan sonra söz konusu hizmetler için harcamanın
yapılmasıdır.
Binaenaelyh suya ihtiyacı olan
yerin, zaruret halini göz önünde bulundurarak, şöyle ihtiyatlı ve de orta bir
yol takip edilebilir:
Bu işi yapacak olan dernek veya
vakfın yetkilisi veya yetkilendireceği birsi, önce o mahallin / yerin
sakinlerinin vekâletini alır. Böylece
kendisine verilip temlik edilen bu zekâtı onlara vekâleten alıp kabul ettikten
sonra da, söz konusu su kuyularının onlar namına açılmasında harcayabilir
(harcanabilir). Ehl-i Sünnet âlimlerimizin takip ettiği ihtiyat ve takva
yoluna, böylesi bir davranışın daha münasip / daha uygun olacağı âcizane
mülahazamızdır. (Her şeyin en doğrusunu Allah ve Rasûlü bilir.)
Nitekim Kur’an Kursları’nda, sair dinî ilimlerin tahsil olunduğu okul, yurt ve
müesseselerde okuyan talebeler için toplanan yardımlarda-zekâtlarda da bu yol
ve usûl takip edilmektedir.
Fakir Zekatı Alıp Hayır Yapabilir
Zekatın bir hayra şuurlu bir fakir aracılığıyla aktarılabileceği hakkında bir fetva şu şekildedir (Fatih Kalender, https://youtu.be/N-k-BRA3hCA?t=703) :
Bazı hayır işleri vardır. Örneğin medreseler, camiler, dernekler vardır. Bunların da faaliyet sürdürebilmesi için maddiyete ihtiyaç var. İnsanlarımız da zekat borcu varken sadaka namıyla bu yerlere pek bir şey vermiyorlar. Bu gibi hayırların devam etmesini nasıl sağlayacağız?
Mecmau'l Enhur'da bu konuya dair bir ibare görmüştüm. [Bir insan bir camiye, bir hayır kurumuna zekat vermek istiyorsa bunu şuurlu ve hayır sahibi bir fakir vesilesiyle yapmalıdır. Burada her ikisi de niyetinin sevabını alır.] Aslında bizim klasik medreselerde uygulanan bir mesele ama en azından ibare olarak da karşımıza çıkmıştır. Şöyle ki, şuurlu bir müslümana, yani gerçekten bu hayır sahibi olma konumunda şuur sahibi ve o maddiyata da "ben sahiplendim, benim oldu ve benim hayrım olarak veriyorum" şeklinde [zekat olarak aldığı maddiyatla hayrı] yapacak kişiler yoluyla temlik yapılması [mümkündür].
Örneklendirelim. Gayemiz bir cami yaptırmak, bir medrese yaptırmak ama bir binaya zekat verilemez. Benim maddi imkanım var ve zekat vermem gerekiyor ama zekat borcumu vereceğim, nafile olarak verebilecek bir imkana sahip değilim, ama ortada da bir cami yapılmasını istiyorum. Siz ise hayır sahibi birisiniz ama maddi imkanınız elverişli değil ve şuurlusunuz. Sizle anlaşıyorum. Bunu zekat namıyla size veriyorum. Artık bunun mülkiyeti / aidiyeti benden soyutlanıyor, size [intikal] oluyor ve bu malın sahibi siz oluyorsunuz. Böylece ben zekatımı vermiş oluyorum ve bu saatten sonra siz o camiyi hayrınıza yaptırmış oluyorsunuz.
Hatta musannif bu noktada diyor ki: "peki zekat veren kimse o caminin yaptırımından kaynaklı da bir sevap alır mı yoksa sadece vermiş olduğu zekatıyla mı iktifa eder?" Burada aslında bir hayra delalet etmek onu yapmak kabilinden değerlendirildiği için [zekat verenin] caminin yapımında da aslında ortak olacağını net bir şekilde ifade etmiştir. Artı, [zekat alan] siz de maddi imkana sahip olmadığınız halde cami gibi yani ciddi anlamda maddi imkana sahip olmayı gerekli kılan bir fiiliyatta bulunmuş oluyorsunuz. Bu şuurda olmak kaydıyla, bu şekilde bir uygulama ile bu bahsedilen hizmetlerin görülmesi mümkündür.